Bor madenlerimiz ile ilgili olarak özellikle son yıllarda ve günümüzde özelleştirilmeleri ya da millileştirilmeleri konusunda kamuoyunda sıkça tartışmalar yapılmakta, konu ile ilgili çeşitli basın organlarında yazı, makale yayınlanmakla ve hatta sivil toplum kuruluşlarınca kitaplar yazılmaktadır. Bu nedenle BOR konusunun tüm detayları ile incelenmesinin ve kamuoyunun Bor madenleri konusunda daha gerçekci bilgilendirilmesinin yararlı olacağı değerlendirilmiştir. Bazı kaynaklarca Türkiye için stratejik önemi olduğu ifade edilen ve hatta daha da ileri gidilerek Türkiye’yi kurtaracak bir kaynak olarak görülen borun dünya üzerinde toplam ticaret hacmi yıllık 1.2 milyar dolardır. Türkiye’nin yılda sadece 4.5 Milyar Dolar sigaraya para harcadığı, bir o kadar da petrol için harcama yaptığını bu rakamın Ağustos 2000 içinde 3 milyar Dolar mertebelerine ulaştığı gibi rakamlar verirsek 1.2 Milyar Dolarlık yıllık dünya Bor ticaret hacminin Türkiye’yi kurtarma tezleri konusundaki iddialarına bir cevap verilebilir. Bu açıklamalara Borun değerinin küçümsenmesi açısından bakmakdan ziyade, ekonomik ya da ticari değerinin abartıldığını ve tüm dünyadaki Bor ticaretini sadece Türkiye yapsa bile sonuçta 1.2 Milyar dolar gibi yıllık ticaret hacmine ulaşabileceğini ve bunun da Türkiye için mevcut koşullar altındaki öneminin Türkiye’yi kurtaracak bir kaynak olmaktan ziyade toplam ihracatımız içerisinde dikkate değer bir kaynak olmaktan öte geçmeyeceğini vurgulamak içindir.
Borun kullanım alanları ve oranları ile ilgili olarak değişik rakamlar söylenmesine rağmen gerçekten de yoğun olarak sanayiinin birçok alanında kullanılmaktadır. Ancak kullanım oranı hakkında bir fikir vermesi bakımından dünya’da ne kadar üretim yapıldığı ve toplam ticaret hacminin ne olduğuna göz atmanın faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Değişik kaynaklarda farklı rakamlar ifade edilse de ortak ve de genelde birleşilen rakam;
B2O3 olarak :1,5 Milyon ton / yıl
Değer olarak: 1.2 Milyar Dolar / yıl civarındadır.
Bor nedir nerelerde kullanılır ? Bor madeni dünyadaki 109 elementten biridir. Bu nedenle hemen yakın çevremizde yer alan toprakta, suda, bitkilerde ve diğer canlılarda Bor’a rastlamak mümkündür. Fakat Bor kendi başına tabiatta bulunan bir element değildir. Oksijen ve diğer elementlerle birlikte tuz halinde bulunur (B2O3 olarak). Zaten genel bir tanımıyla endüstrinin ya da sanayiinin tuzu olarak adlandırılmaktadır. Tarihte Bor özellikle seramik ya da toprak kaplar yapımında yaygın olarak kullanılmıştır.Bor için sanayiinin tuzu tanımı da kullanılmaktadır. Gerçekten de kullanıldığı tüm alanlarda ya da endüstrilerde değişik oranlarda bor kullanılmaktadır. Bu oranların ne olduğu konusunda çok değişik rakamlar mevcutsa da kullanım alanlarının büyük kısmında Bor ya da Bor türevi ürünler genelde düşük oranlarda kullanılmaktadır. Zaten aksi olsaydı yukarda verilen toplam üretim miktarı daha da fazla olurdu.
Bor genel olarak aşağıda belirtilen alanlarda ve oranlarda kullanılmaktadır.
BORUN KULLANIM ALANLARI KULLANIM ALANI KULLANILAN MİKTAR
ABD Batı Avrupa
Diğer
Toplam Miktar
Oran
%
Yalıtım, Fiberglass 168 97 37 302 20
Deterjan 21 242 17 280 19
Borosilikat Cam 51 55 73 179 12
Seramik 13 69 80 162 11
Fiberglass tekstil 67 7 87 161 11
Tarım 17 14 27 58 4
Diğer 84 208 77 369 24
TOPLAM 421 692 398 1.511 100
Yukarıda genel olarak verilen kullanım alanlarına baktığımızda gelişmiş ülkelerin Bor tüketiminin oldukça fazla olduğu görülmektedir. Yukarıdaki tabloda Türkiye Batı Avrupa içinde değerlendirilmiştir. Ancak bu miktarlar içinde Türkiye’nin tüketim miktarı dünya üretiminin %1-2’si civarındadır. Bu da Türkiye’nin dünya çapında Bor üreticisi olmasına rağmen, Bor’a dayalı ya da bor kullanan endüstrilerde tamamen dışa bağımlı olduğunun bir işareti olarak değerlendirilmektedir. Daha sonraki bölümlerde açıklanacağı gibi Türkiye’nin Bor konusunda sadece Boru kullanmakta değil, Bor türevi ya da Bordan elde edilecek diğer türevlerin ya da rafine Bor üretiminde de diğer ülkelerle karşılaştırıldığında istenen düzeyde olmadığı görülecektir.
Endüstride kullanım;Bor Aliminyum ile aynı grupta olmasına rağmen metal olmayan (non-metal) elementlerin kimyasal ve fiziksel özelliklerini taşıyan Karbon ve Silikon özelliklerini göstermektedir. Ancak Bor, Karbon gibi iletkenlik özelliği de taşımaktadır. Bu yüzden Bor element olarak yarı metalik element sınıfında kabul edilir. Endüstride oynadığı rol gerçekten dikkate değer ölçüdedir. Mıknatıslarda, ABD manyetik tren ile ulaşım teknolojilerinde iletken ve manyetik teçhizatın yapımında zımpara kağıt ve taşlarında Bor kullanılmaktadır.Ulaştırma sektöründe; Antifrizlerde, motor yağlarında, fren sıvılarında, araçlarda, uçaklarda hidrolik sıvılarında, Halojen aydınlatmada mesela 32 millik Fransa ve Ingiltere arasındaki tünel bu sistemle aydınlatılmıştır. Yüksek teknolojide; kapasitör, transistör, yarı iletkenlerin üretiminde ve mikroelektronik teknolojilerde, ekonomiye geri dönüştürülen kağıtlarda kaliteyi ve parlaklığı artırmada, Fiber Optik kablo imalatında, lazer yazıcıların tonerlerinde, Kamera ve fotoğrafcılıkda, Nükleer enerji kullanımında koruma ve temizlemede ve nükleer artıkların korunmasında, bu konuda ABD’de yapılan çalışmalarda 2009 yılından itibaren ABD Enerji Bakanlığı kullanılmış nükleer yakıtların Bor içeren camlarla kaplı paslanmaz çelik kaplar içinde Yucca Mountain’de saklamayı planlamaktadır,
Eski bina ve gemilerin onarımında, Mikroskop ve teleskoplarda kullanılan cam tüplerde,Tıpda kanser tedavisinde ve ilaç sanayiinde, Dezenfekte edicilerde, Antseptiklerde, Lens sıvılarında, parfüm imalatında, kemik gelişiminde,Zırhlı plakalar, seramik plaka imalatında, Kompozit fiberglass üretiminde, Endüstride kullanımı ile ilgili olarak Bor yaygın olarak kullanılmasına rağmen sayılan kullanım alanlarının birçoğunda sınırlı miktarlarda kullanılmaktadır. Örneğin fiber cam tekstil alanında, ( bu ürünler uzay ve havacılık sektörü ile askeri alanda ve sanayiinin diğer birçok alanlarında kullanılmaktadır) üretilen üç tip üründen ikisinde Bor kullanılmasına rağmen diğerinde (Vetrotex R Type glass-fiber) kullanılmamaktadır. Diğerlerinde ise (E ve D type) %5-8 ile % 23’ varan oranlarda kullanılmaktadır.
Tarım alanında Bor kullanımı;Bor’un tarımda kullanımı ile ilgili bilgiler 8 nci yüzyıla kadar dayanmaktadır, ancak insanoğlu bilmeden bitkiler için büyük öneme haiz Boru tarımın yapılmasından bu yana sürekli kullanmışlardır. Bor’un bitkilerdeki önemi bitkilerin iç beslenme koşullarının oluşturulmasında ortaya çıkmaktadır.
Çok küçük miktarlardaki Bor bitkilerin çiçeklenmesinin kontrolü, polen üretiminde, yeşermesinde tohum ve meyve gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Aynı zamanda bitkilerde yakıt pompası işlevini de yapmaktadır, buna göre bitki üzerindeki yaşlı yapraklardan yeni yetişenlere ve köklere şeker taşımasında rol oynamaktadır.
Bor doğal olarak toprakta bulunmasına rağmen bazı bölgelerdeki yoğun yağışlar, coğrafik koşullar ve tarım yöntemlerindeki farklı uygulamalar nedeniyle Bor oranı azalarak bitkilerin ihtiyacı olan ve yukarda belirtilen fonksiyonları yerine getiremeyecek oranlara düşmüş olabilir. Böyle alanlarda kullanılan gübrelerde Bor kullanılması bitkilerin yetişmesinde önemli rol oynamaktadır. Böyle alanlarda kullanılacak Bor miktarı hektar başına 0.2 ila 4 kilogram arasında bir hektar arazi için değişmektedir. Pamuk, mısır, soyafasulyesi gibi bazı bitkilerde daha yüksek oranda Bor’a ihtiyaç bulunmaktadır.
Gıda Endüstrisinde Bor kullanımı;Bitkilerde Bor kullanımı konusunda yukarda yapılan açıklamalarda da görüleceği gibi birçok bitki belirli oranlarda Bor içermektedir. Bu bitkilerin tüketimi esnasında da insanlar belirli oranlarda Bor’u kullanmaktadır. Çeşitli çalışmalarda bitkilerden, sudan ve diğer yiyeceklerden 1-3 miligram düzeylerinde Borun insanlar tarafından beslenmesinde kullanıldığını ortaya çıkarmıştır. Henüz insan sağlığı için Bor’un gerekli olduğu konusunda kesin kanıtlar olmasa da bilim çevrelerinde ve Dünya Sağlık örgütü’nde insan sağlığının devamı için Bor’un gerekli olduğu konusunda genel bir inanış bulunmaktadır. İnsan için gerekli olduğu düşünülen Bor insan hayatında hergün yediğimiz gıdalardan birşekilde alınmaktadır. Veya birçok içecekte kahvede, şarapta birada da bulunmaktadır. İnsanların günlük olarak aşağıda belirtilen miktarlarda Bor tüketmeleri de tıbbi çevreler tarafından tavsiye edilmektedir.
Çocuklar için :1.5 Mg Erkekler :2.0 Mg
Kadınlar :2.0 Mg Hamile bayanlar :2.5 Mg
Bazı çevrelerde hafızanın kuvvetlendirilmesinde, algılamanın artırılmasında ve el göz koordinasyonunun sağlanmasında rol oynadığı ifade edilmektedir. Mafsal iltihaplarının tedavisinde debenzer şekilde etkili olduğu konusunda araştırma sonuçlarına ulaşılmıştır. Borun kullanımı ile ilgili olarak daha farklı bir fikir vermesi açısından bir ev içinde gördüğümüz birçok eşya içinde Bor kullanıldığını düşünmemiz yanlış olmaz. Ev içinde kullanılan ağaç eşyaların, plastik ya da fiberglasların korunması bir kısmının imalatı esnasında küflenmeye ya da bazı böcek türlerine karşı koruma, yanmayı geciktirici olarak günlük hayatımızda kullandığımız birçok eşyada Bor bulunmaktadır.
Ev içinde seramik cam kaplar, emaye kaplar, dolap içindeki birçok yiyecekte, banyoda birçok sabun ve deterjanlarda, şampuanlarda, yapıştırıcılarda Bor kullanılmaktadır. Bor’un yukarıda belirtilen kullanım alanlarını daha da artırmak mümkündür, ancak bu kadar çok kullanım alanına rağmen tüketimin çok olmadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Çünkü kullanıldığı alanlardaki kullanım miktarı oldukça azdır. ABD’de üretilen toplam Bor ürünlerinin iç piyasada tüketilen miktarı 360.000 Ton civarındadır. Kullanım alanlarına göre bir fikir vermesi bakımından ABD’de 2000 yılına ait tüketim miktarları aşağıda verilmiştir.
KULLANILDIĞI YER MİKTAR (TON)
Tarım 13.900
Borsilikat cam 24.400
Emaye, Cam hammadesi, pencere camı 13.800
Yanmayı
geciktirme Seluloz yalıtım 10.900
Diğer 1.900
Yalıtım fiber glass 170.000
Metaruloji 488
Diğer kullanımlar 5.430
Nukleer Uygulamalar 454
Sabun Deterjan 23.600
Yurt dışına satışlar 30.900
Tekstil fiber 64.500
TOPLAM 360.000
Sanayiide bazı alanlarda ham Bor kullanılırken bazen de rafine Bor kullanılmaktadır. Bazı uygulamalarda da herikisi de birlikte kullanılmaktadır. Bu durumda ucuz olan tercih edilmekte ve rafine Bor yerine ham Bor tercih edilmektedir. Ancak bu uygulama daha çok Türkiye’nin aleyhine işlemekte ve bu nedenle de daha sonraki bölümlerde açıklanacağı gibi Ülkemizden ham Bor ihracatı tercih edilmekte ve diğer ürünlerin ülkemizde üretilerek daha fazla katma değer yaratılması engellenmektedir.
Dünyada Bor Üretimi;Dünyadaki önemli Bor yatakları ülkemizde, ABD’de ve Rusya’da bulıunmaktadır. Bor rezervleri ile yapılan çalışmalarda tespit edilen değerlere göre toplam rezervin yaklaşık %63’ü ülkemizde, %10.3’ü ABD’de, %13.7’si Rusya’da, diğer rezervler ise Çin, Şili, Bolivya, Peru, Arjantin, Sırbistan ve İran’da bulunmaktadır. Türkiye’nin toplam Bor üretimindeki yerini değerlendirmek maksadıyla söz konusu ülkelerin üretim miktarlarına ilişkin tablo aşağıda verilmiştir.
DÜNYA BOR ÜRETİM TABLOSU (ton)
ÜLKE
1996 1997 1998 1999 2000
ARJANTİN 342 423 350 360 360
BOLİVYA 9 12 7 7 7
ŞİLİ 149 171 280 200 200
ÇİN 157 136 137 110 105
ALMANYA 2 1 1 1 1
İRAN 1 6 2 4 4
KAZAKİSTAN 30 30 30 30 30
PERU 39 40 40 40 40
RUSYA 1,000 1,000 1,000 1,000 1,000
TÜRKİYE 1,447 1,569 1,650 1,410 1,400
ABD 1,150 1,190 1,170 1,220 1,070
TOPLAM 4,330 4,570 4,660 4,380 4,220
Tabloda yazılan değerleri incelediğimizde ortaya çıkan sonuçlar şöyle özetlenebilir;2000 yılı için toplam ham Bor üretimi 4.220.000 tondur. Buna göre 1.500.000 ton ile Türkiye en fazla üretim yapan ülke konumundadır ve toplam üretimin %33’ne karşılık gelmektedir. ABD’nin %25, Rusya’nın ise %23 oranlarında üretim yaptığı bilinmektedir. Üretim miktarındaki B2O3 oranı bakımından değerlendirdiğimizde ise ABD 555.000 ton, Türkiye ise 465.000 ton üretim yapmaktadır. Bunun oransal değerleri ise dünya toplam Bor üretiminin ABD için %37, Türkiye için ise %31 rakamlarına karşılık gelmektedir. Bu rakamların parasal değer olarak karşılıklarına baktığımızda ise ABD toplam Bor ticaretinden 557.000 Milyon Dolar Türkiye ise 240.000 Milyon Dolar gelir elde etmiştir. Bu rakamları bir tablo içerisine yerleştirip, ortaya çıkan sonuçlara baktığımızda;
ABD/TÜRKİYE BOR ÜRETİM VE SATIŞ KARŞILAŞTIRMASI ÜLKE ÜRETİM SATIŞ MİKTAR
(Bin ton) ORAN MİKTAR (Milyon Dolar) ORAN
B2O3 Ham B2O3 Ham
ABD 555 1.070 %37 %25 557 %46
TÜRKİYE 465 1.400 %31 %33 240 %20
Üretim ve satış miktarlarındaki çelişki hemen dikkati çekmektedir. Daha fazla üretim yapan taraf daha az, daha az üretim yapan taraf ise daha fazla katma değer elde etmektedir. Bunun nedenlerini değerlendirebilmek için de aşağıda verilen tabloda Bor ve bordan elde edilen diğer ileri ürünlerin fiyatlarına bakmakta yarar olduğu kıymetlendirilmektedir.
BOR ÜRÜNLERİNİN SATIŞ FİYATLARI TABLOSU (1999 – 2000 yılları itibariyle)
ÜRÜN ADI FİYAT
(US DOLAR)
(31 ARALIK 1999)
(31 ARALIK 2000)
Boraks tech. Anhydrous %99 ambalajsız 637 637
Boraks tech. Granul Deka %99 ambalajlı 378 378
Boraks tech Granul Deka %99.5 Ambalajsız 374 374
Boraks tech. Granul penta %99.5 ambalajlı 426 426
Boraks tech Granul penta %99.5 ambalajsız 376 376
Borik Asid Tech. Granul%99.9 ambalajlı 834 834
Borik Asid Tech. Granul %99.9 ambalajsız 788 788
Borik Asid ( US BORAX üretimi%99 B2O3 100 paund’luk ambalajlama) 1.972 1.996
Turkiye Üretimi Kolomonit %42 B2O3 290 270-290
Uleksit Şili %38 B2O3 200 200
Tabloda görüldüğü gibi ham Bor’dan üretilen diğer ileri uç ürünlerin fiyatları doğal olarak daha, fazla değer yaratmaktadır. Yukarıda verilen iki tablodan çıkarılabilecek diğer bir sonuç da ülkemizde üretilen Bor’un büyük bir kısmı ham olarak Dünya piyasasına verilmekte ve büyük bir oranda da yurt dışındaki rafine Bor Üreten fabrikaları beslemektedir.Ülkemizde ve dünyada Bor satışları ile ilgili aşağıda verilen tablo incelendiğinde de bu durum daha açık ve net olarak ortaya çıkmaktadır.
ÜRÜN ADI SATIŞ MİKTARI
SATIŞ DEĞERİ
B2O3 BİN TON MİLYON USD
DÜNYA
ETİ
HOLDİNG
%
DÜNYA ETİ
HOLDİNG %
Tinkal kon. 61 61 100.0 26 26 100
Uleksit kon. 141 69 49 49 24 49
Kolemanit kon. 185 175 95 92 82 89
Boraks penta 503 120 24 325 78 24
Boraks deka 74 14 19 69 9 13
Boraks susuz 57 0 0.5 65 0 0
Borik asid 268 28 1.0 257 17 7
Toplam 1.289 467 36 883 236 27
Eti Holding A.Ş.’nin kendi kaynaklarından yapılan incelemede ise;
ÜRÜN CİNSİ ÜRETİM (TON) İÇ TÜKETİM (TON) SATIŞ (TON)
Ham bor toplam 1.576.660 803.000 715.000
Rafine ürünler toplamı 366.282 - 360.795
Toplam Bor 1.942.942 803.633 1.076.517
Bu tabloda’da görüldüğü gibi Ülkemizin Ham Bor üretimi ve satışı, rafine ürünlere göre çok daha fazladır. Ülkemizde rafine Bor için yukarıda tablolarda görüldüğü gibi üretim bulunmasına rağmen bu miktar toplam üretim kapasitesi ya da ham Bor üretim kapasitesi ile ülkemizin Bor Kaynakları dikkate alındığında oldukça düşük kalan ve mutlaka çözüm bulunması gereken rakamlardır. Dünya B2O3 ihtiyacının %35’nin Ülkemizce, % 55’inin de ABD’deki firmalarca karşılandığı buna karşılık yaklaşık 1.2 Milyar Dolarlık piyasadan ülkemizin %21.7’lik pay alırken ABD’nin ise %60-65 oranında pay aldığı Eti Holding A.Ş. kayıtlarında ifade edilmektedir. Aradaki bu çelişki açık olarak B2O3 bazında ihraç edilen ürünlerin %84’nün ham Bor, %16’sının ise rafine Bor olarak ihraç edilmesinden kaynaklanmaktadır. Bu durum Ülkemizin yıllık 400-450 Milyon Dolarlık bir kaybına neden olmaktadır. Buraya kadar olan açıklamalar içinde Bor’un kullanım alanı ve ekonomik değerine ait bilgilere yer verilmiştir. Bundan sonraki bölümde bu açıklamaları daha iyi değerlendirebilmek için ülkemizde Bor üretiminin dayandığı yasal çerçeveyi tarihsel gelişimi ile birlikte vermenin yararlı olacağı değerlendirilmektedir.
Bor ile ilgili madencilik mevzuatının tarihçesi; Anadolu’da madenciliğin tarihin ilk çağlarından başladığı ve burada gelişen medeniyetlere öncülük ettiği bilinmektedir. Bor madenleri konusunda ise ilk bulguların Romalı’lar dönemine rastladığı bilinmekte ve ilk olarak da 1861 yıllarında Fransızlar tarafından daha sonra da İtalyan, İngiliz ortaklığında 1887 de çalışmalar yapılmıştır.Cumhuriyet döneminde madenciliğimizin temeli İzmir İktisat kongresinde atılmıştır. O dönemden sonra yapılan çalışmalarla bugün de varlığını sürdüren MTA (1935) ve Etibank kurulmuştur. 1906 yılına kadar değişik nizamnameler ile yürütülen madencilik 1954 yılında yürürlüğe giren 6309 sayılı Maden Kanunu ile yeni bir döneme girmiştir. Söz konusu kanun da 1985 yılında yürürlüğe giren 3213 sayılı kanun ile yürürlükten kaldırılmıştır.
Bor Madenlerinin işletilmesinde ise 1978 yılına kadar yabancı işletmeciler ön planda iken, aynı yıl çıkarılan 2172 sayılı kanunla Bor madenleri devletleştirilmiş ve Eti Holding A.Ş’ne devredilmiştir. Daha sonra 1983 tarihinde “Bor tuzları, Trona ve Asfaltit ile Nükleer Enerji Hammaddelerinin işletilmesini, Linyit ve Demir Sahalarının Bazılarının İadesini düzenleyen 2840 sayılı kanun” ile 2172 sayılı Devletçe işletilecek Madenler hakkındaki Kanun’la Kamu Kuruluşlarına devredilen maden hakları yeniden düzenlenmiştir. Söz konusu kanunun 2 nci maddesi “Bor Tuzları, Trona, Asfaltit, Uranyum ve Toryum madenlerinin aranması ve işletilmesinin Devlet eliyle yapılacağı ve bu madenler için 6309 sayılı Maden Kanunu gereğince gerçek ve özel hukuk tüzel kişilere verilmiş ruhsatlar iptal edilmiştir” şeklindedir. 1985 yılında çıkarılan 3213 sayılı kanun 2840 sayılı kanun hükümleri saklı tutularak yeni düzenlemeler getirmişse de söz konusu yasanın tüm madencilik faaliyetlerini kapsamaması ve aynı kanunun kamulaştırmaya ilişkin 46’ncı maddesindeki kamulaştırma haklarının diğer yasa ve yönetmeliklerden kurtarılması ile ruhsat alımlarında madenciyi etkileyen konumları ve sektöre ağır vergi yükü getirmesi sürekli eleştiri konusu olmuştur. Bu günlerde Hükümetin de konunun önemi nedeniyle, bu kanunda değişiklikler yapılması ile ilgili çalışmaları sürmektedir.
Hemen hemen tüm ülkelerde madencilik faaliyetleri özel kanun hükümleri çerçevesinde yürütülmektedir. Ülkemizde de yukarıda kısaca bahsedilen kanunlar Anayasamızın 168’nci maddesinden kuvvet almaktadır. Bu maddede “Tabii servetler ve kaynaklar Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır. Bunların aranması ve işletilmesi hakkı devlete aittir. Devlet bu hakkını belli bir süre için, gerek ve tüzel kişilere devredebilir.” Hükmü yer almakta ve madenciliğin devletten alınacak izin (ruhsatlar) ile yürütülebileceği esası kabul edilmektedir.
Ülkemizin genel madencilik potansiyeli; Ülkemizin madencilik alanında çeşitli maden yataklarına sahip olduğunu söylemek yanlış bir ifade olmayacaktır. Bor madenlerinde olduğu gibi, diğer madenlerde de ülkemiz dünyada önemli sayılacak yataklara sahip bulunmaktadır. Ancak Bor dışındaki madenlerimizin miktarının birçok kesimce ifade edildiği gibi, abartılacak ölçülerde olmadığı değerlendirilmektedir.
Madencilik üretimi GSMH’daki büyüme ile karşılaştırıldığında; madencilik üretiminin düştüğü ya da azaldığı görülmektedir. GSMH, 1991-98 yılları arasında 2.8 kat artmışken madencilik üretimi ancak 1.74 kat artmıştır. 1998 yılında madencilik üretiminin GSMH’ya oranı önceki yıllara göre daha da azalmış ve %1.25’e düşmüştür. Ancak bu oranın madencilik ürünleri olan cam, seramik, çimento, demir-çelik gibi sanayii sektörü gelirleri içinde değerlendirilen ürünlerle birlikte %7 ila 10 arasında olacağı değerlendirilmektedir. Ülkemizin maden varlığının MTA’nın verilerine göre 2.9 Milyar Dolar seviyelerinde olduğu ifade edilmektedir. Bu potansiyel yıllık olarak üretim bakımından 2.5 Milyar Dolar, ihracatta ise 500 Milyon Dolar mertebelerindedir. Eğer bu potansiyel rakam doğru ise, üretim ya da ihracat miktarında çok düşük seviyelerde kaldığımız ve sektörde bir takım yasal ya da yapılanmaya dayalı ciddi sorunlar olduğu sonucuna ulaşmanın yanlış olmayacağı değerlendirilmektedir.
Bor Madenciliğinin 1978 sonrası; 1978 yılından sonra devletleştirilen Bor madenciliğinin bu tarihten itibaren kurumca yapılan 600 Milyon Dolarlık yatırımdan sonra geldiği nokta Eti Holding A.Ş.’nin verilerine göre;
1978 SONRASI 600 MİLYON DOLAR YATIRIM NETİCESİNDE GELİNEN NOKTA
1978 ÖNCESİ BUGÜNKÜ DURUM DEĞERLENDİRME
CEVHER BAZINDA REZERV 660 Milyon Ton 2 Milyar ton üzeri %33 artış
DÜNYA BOR ÜRETİMİNDE PAY %11 %31 %20 artış
FİYAT 40-60 Ton/Dolar 160-200 Ton/Dolar %36 artış
İHRACAT 83 Milyon Dolar 240 Milyon Dolar %28 artış
Daha önce yaptığımız değerlendirmeler ışığında Eti Holding A.Ş.’nin Bor madenlerinin tüm haklarını kullanmaya başlamasından sonra yapılan büyük miktardaki yatırıma (600 Milyon Dolar) karşılık daha önce verilen tablolarda da görüldüğü gibi büyüme, yatırıma paralel olarak ham Bor üretiminde ve ihracatında olmuştur. Bu dönem içerisinde sadece Eti Holding A.Ş. tarafından yapılacağı şeklinde değerlendirilen ve özel sektöre verilmeyen ya da özel sektörce rafine Bor üretimi alanında yapılacak yatırımların bir şekilde engellenmesi neticesinde, 1978 yılından bu yana ülkemizin rafine Bor alanında gerek teknoloji gerekse de büyük ihracat kaybı olmuştur. Örneğin Bandırma’dan FOB olarak 200 Dolara tonu satılan ve %42 B2O3 içeren dünyada tek üreticisi olduğumuz kolamanit, Avrupa’da yerleşik bir firma tarafından öğütüldükten sonra tüketicisine 650 dolardan satılmakta, bu da Bor madenlerimizin özellikle pazarlanmasındaki zafiyeti tüm açıklığı ile ortaya koymaktadır.Halbuki 2840 sayılı kanun “Bor Tuzları, Uranyum ve Toryum Madenlerinin aranması ve işletilmesi devlet eliyle yapılır” hükmündeki “işletme” ifadesi Bor madenlerinin aranmasından , üretimi, zenginleştirilmesi, rafinasyonu ve pazarlamasına kadar uzanan bir çerçeveyi kapsadığı şeklinde değerlendirme ya da yorumlama yapılarak Türk özel sektörünün Bor madeninin ortaya çıkarılmasından sonraki safhada yer alması engellenmiş ve bu düşünceden dolayı 23 yıldır ülkemiz dünyanın en büyük Bor yataklarına sahip olmasına rağmen, rafine Bor, Bor uç ve ileri Bor uç ürünleri üretiminde yeterli gelişmeyi sağlayamamıştır. Bu uygulamanın sadece söz konusu üretim alanları ile sınırlı kalmaması ve Eti Holding A.Ş. tarafından 2840 sayılı kanunun uygulama şekli, Bor katkısı ile üretilen daha önceki bölümlerde bahsi geçen alanlarda ülkemizin üretim faaliyetlerine girişine olumsuz etkilerde bulunmuştur. Halen cam ve seramik ürünleri dışında, ileri teknoloji ürünleri için ülkemizde yatırım planlayan özel sektör, söz konusu kanunun uygulama biçiminden dolayı Eti Holding A.Ş. tekeline takılmış ve arzu edilen yatırımlar gerçekleşememiştir.
Eti Holding A.Ş. tarafından yapılan yatırımların “teknolojisinin dışardan temini mümkün olmadığından büyük masraflar yapılarak deneme-yanılma yoluyla geliştirilmek zorunda kaldığı” ifade edilmektedir. Halbuki Bor konusunda ülkemizde çeşitli kurumlarca 600’ün üzerinde çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmaların büyük yoğunluğu da % 49 (317 çalışma) ile üretim alanında yapılmıştır. Bu çalışmaların diğer konuları ise zenginleştirme, mineral yatakları, ve çevre konularındadır. Araştırma yapan kurumlar incelendiğinde en fazla araştırma İstanbul Teknik üniversitesi (%27) ile Tübitak Marmara Araştırma Merkezinde (%21) yapılmıştır. Eti Holding A.Ş. ise bu çalışmalarda %5 düzeyinde kalmıştır. Ülkemizde Bor konusunda yapılan çalışma sonuçları genellikle bildiri ve teknik rapor şeklinde yayınlanmış olup, bunları makale ve tez çalışmaları takip etmektedir. Bir adedi ABD patenti olmak üzere Bor konusunda 15 adet patent alınmıştır. Ancak bu patentler ileri teknoloji Bor katkısı bulunan ürünlerin üretimini kapsamamaktadır.
Bor konusunda ülkemizde yapılan çalışmaların çokluğuna rağmen, Bor ürünleri konusunda her türlü tekel hakkına sahip Eti Holding A.Ş.’nin bu çalışmalara katkısının, 1978 den beri elde ettiği gelirle doğru orantılı olmadığı görülmektedir. Özel sektörün Bor ürünlerinin üretilmesi alanında yatırım yapmasının da bir şekilde engellendiği dikkate alınırsa, ülkemizin daha uzun yıllar Bor teknolojileri konusunda dışa bağımlı olmaya devam edeceği açıktır.
Eti Holding A.Ş.’nin yatırım programlarında 200 Milyon Dolarlık ilave yatırım planlaması bulunmaktadır. Bu yatırım ile halen 557 Bin Ton/yıl olan rafine Bor üretim kapasitesinin önce 800 Bin Ton/yıl, daha sonra da 1 milyon 200 bin Ton/yıla çıkarılması hedeflenmektedir. Bu yatırımlarla mevcut 250 milyon Dolarlar seviyesindeki ihracat oranının 750-800 milyon Dolar’a çıkarılması hedeflenmektedir. Ancak bu hedeflerin gerçekleşmesi için öngörülen hedefler yine 3 ncü, 4 ncü Bor türevi ürünlerin üretilmesi alanında olacak ve Bor’un katkısıyla üretilen ileri teknoloji ürünlerinin üretilmesi yine dışa bağımlı olmaya devam edecektir. Ayrıca pazarlama konusunda halen sıkıntı içinde olan ve pazarlama ağını yeterli derecede oluşturamayan Eti Holding A.Ş.’nin, bu ölçekteki ürünleri dünya pazarlarına pazarlamasının mevcut kamu yapısındaki organizasyonla ve kanun anlayışıyla gerçekçi bir hedef olduğu düşünülmemektedir. Ayrıca Bor konusunda dünyada söz sahibi olmaya aday olduğunu ifade eden Eti Holding A.Ş., hedefine ulaşmak için yaptığı yatırımlar arasında ARGE yatırımlarından bahsetmemektedir.
Eti Holding A.Ş., tekelinde bulunan ürünlerin satışlarında yurt içi ve dışı firmalara satış fiyatlarını aynı seviyede tuttuğunu ifade etmektedir. Ayrıca seramik ve cam sektöründe çalışan firmalara ise kapasite belgelerini ibraz etmek şartı ile ham ve rafine Bor ürünlerini indirimli fiyatlarla sattığını belirtmektedir. Yerli üreticilerin dünyanın her ülkesinde desteklendiği ve teşvik edildiği bir süreçte, söz konusu uygulamaların ne derece tutarlı olduğu tartışma konusudur. Fiyat indirimlerinin piyasada mevcut sektörlerdeki üreticilerin yurt dışında rekabetini sağlamak yanında ki bu sadece seramik ve cam sektörünü büyük ölçüde ilgilendirmektedir, pratikte diğer sektörlerde yatırım yapacak, daha ileri teknoloji ürünler üretmeyi planlayanlar için bir şey ifade etmeyecektir. Yatırımın planlanmasında Bor önemli bir girdi oluşturuyorsa bunu fizibilite çalışmalarında dikkate alacak yatırımcılar Eti Holding A.Ş.’den ne tür bir teşvik göreceklerini tespit edememektedirler. Kaldıki Eti Holding A.Ş. çeşitli yayın organlarında yayınlanan Bor fiyatlarının gerçek Pazar fiyatını temsil etmediğini ve yanıltıcı olduğunu belirtmektedir. O halde ülkemizde bir yatırımcı Bor fiyatları konusunda nereden bilgi alacak ve ülkemizde üretilen bu maden hakkında ne tür bir teşvik ya da destek göreceğini nasıl belirleyecektir? Bu tür uygulama aslında sadece yabancı sanayiciyi teşvik eden bir durumdur. Bu tip bir anlayış ile Bor ürünlerinin üretimi ve bunlara dayalı sanayii sektörlerinde yaratılan katma değer ve istihdam ülkemizde değil, dış ülkelerde yaratılmış olmaktadır. Halbuki mevcut durumda ülkemizden ham Bor alan ülkeler, bunun tamamına yakın bir kısmını rafine Bor ürünlerine dönüştürerek katma değeri yüksek Bor ürünleri üretmekte ve bu ürünleri ülkemizin de dahil olduğu pazarlara pazarlamaktadır. Bunun anlamı açık olarak bor madenlerimizin ham Bor olarak dış ülkelere kaynak aktarımı ve ucuz hammadde olarak gönderilmesinden ve milyonlarca dolar döviz kaybından başka bir şey değildir.
Bor ve Eti Holding A.Ş. ile ilgili hukuksal faaliyetler; Bor konusunda 2840 sayılı kanunun Eti Holding A.Ş.’ye tanıdığı tekel imkanları Eti Holding A.Ş. aleyhine açılan davalar sonucunda 04 Ocak 2001 Tarihinde Rekabet Kurulunun verdiği karar, 01 Mayıs 2000 tarihinde Danıştay Birinci Dairesinin verdiği iki karar ile tartışmaya açılmıştır.
04 Ocak 2001 tarihli Rekabet kurulunun kararı incelendiğinde Raportör Görüşü olarak Eti Holding A.Ş.’nin 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında bir kuruluş olması nedeniyle tekel olma hakkını; bir Bor uç ürünü olan sodyum perborat üretimi için yurt dışına önemli miktarda konsantre tinkal ve rafine Bor ürünleri satışı yapmasına rağmen, aynı ürünün üretimi için yurt içinden gelen talebi karşılamayarak, konsantre tinkal ve rafine Bor ürünlerindeki hakim durumunu ayrı bir ürün pazarı olan Bor uç ürünlerinde kötüye kullanmak suretiyle söz konusu kanunun 6 ncı maddesi (d) bendinde tanımlanan eylemi gerçekleştirmesi nedeniyle soruşturulma açılması yönünde karar verilmesine rağmen, Kurulun kararı bu görüşün aksinde olmuş ve sonuç olarak hakkında soruşturulma açılmasına gerek olmadığı kararı verilmiştir. Danıştay tarafından verilen 01 Mayıs 2000 tarihli kararda ise;
• Bor mineralleri ve rafine ürünlerinin, yabancı ülkelerde endüstriyel hammadde, yarı mamul madde olarak çok geni bir alanda kullanıldığı göz önüne alındığında Borun yurt dışına satışı yanında, yurt içindeki gerçek kişi ve kuruluşlara da satışının yapılmasında bir engel bulunmadığı, ticari açıdan bir değerlendirme yapıldığında ham bor ve rafine ürünlerinin yurt içinde satışının yapılabilmesi gerektiği,
• Aksi bir düşüncenin, yani bunların yurt içinde sadece kendi imalatında kullananlar dışındaki Türk Vatandaşlarına satılmaması halinde, yabancılar karşısında Türk Vatandaşları aleyhine eşitsizlik yaratacağı gibi rekabet kurallarını da ihlal edeceği,
• Bor tuzlarının Türk Vatandaşlarına satılması halinde, Türk Vatandaşlarının yurt içinde istediği tesisi kurabileceği ve Bor’un uç ürünlerini elde ederek bunları yurt içinde ve dışında satabileceği,
• Bor’un yurt içinde Türk Vatandaşlarına satışı yapılmadığı için ham Bor’u alan yabancıların yurt dışında bu tesisi kurarak elde ettiği Bor uç ürünlerini istediği fiyatla dünyaya ve Türkiye’ye satacağı ve dünya Bor piyasasını dilediği gibi yönlendirebileceği,
Görüşlerine yer vererek, ham ve rafine Bor’un yurt içinde isteyen Türk Vatandaşı kişi ve firmalara satılabileceği, bu kişi ve firmaların satın aldığı Bor’u ülke içinde kuracağı tesislerde işleyip elde edeceği ürünleri yurt içinde ve dışında satabilmesinde hukuki bir sakınca olmadığına oybirliği ile karar vermiştir. Görüleceği üzere Rekabet Kurulu ve Danıştay’ın kararları birbirine ters aksi düşünceleri ifade etmektedir. Rekabet Kurulu Eti Holding A.Ş.’nin 2840 sayılı kanun kapsamında kendisine verilen tekel hakkını kullanmaktan kaynaklanan işlem ve eylemler olduğunu ve 4054 sayılı Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamı dışında kaldığı görüşüne dayanmış ve soruşturma açılmasına gerek olmadığı kararını oy çokluğu ile vermiştir. Gerçekte güçlü bir ekonominin temel kurallarından olan rekabet, bir bakıma bu karar ile ortadan kaldırılmış olmaktadır. Rekabet Kurulu, Devlet Kuruluşlarını ve uygulamalarını pek fazla irdelemeden Devlet Kuruluşları herzaman haklıdır zihniyetiyle hareket etmekte ve benimle rekabet yapar diye yerli özel sektöre firma kurdurtmam diyerek önemli bir ekonomik kuralı ihlal etmektedir.
Danıştay kararında ise 2840 sayılı kanun içinde geçen “işletme” teriminin yorumu yapılarak işletme kavramı içinde Eti Holding A.Ş.’nin mevcut faaliyetlerinin Bor’un zenginleştirilmesini, rafinasyonunu ve pazarlamasını da kapsadığını ancak bu faaliyetlerinin her safhasında elde ettiği ham Bor’da dahil olmak üzere yurt içinde isteyen firmalara satabileceğini ve bu firmaların da kuracağı tesislerde satın aldığı Bor’u işleyip elde edeceği ürünleri yurt içi ve dışında satabilmesinde hukuki bir engel bulunmadığını ifade etmektedir. Aslında Danıştay’ın kararı, Bor madenleriyle ilgili yerli sanayiinin kurulmasına ve desteklenmesine imkan sağlamakta, dolayısıyla da milli menfaatlerimizi gözeten ve bu madenimizden tam anlamıyla ülkemizin istifadesini öngören bir anlayıştadır.
Eti Holding A.Ş. kendi yayınlarında; “Ülkemizde Bor sanayisinin gelişmesini isteyen yerli müteşebbislerin yasal bir engel olmamasıına rağmen neden Bor uç ürünü diye ifade edilen alanlara (fiberglass vb.) yatırım yapmak istemediği veya yapmadığı ve sadece Devletçe İşletilecek Madenler Hakkındaki Kanun kapsamında olan Teşekküllerinin görev alanına giren ham Bor üretimi ile ilgilenildiği anlaşılamamaktadır.” denmektedir. Halbuki özel sektörün ham Bor üretiminden ziyade rafine Bor ya da diğer uç Bor üretimi ile ilgilendiği bilinmektedir. Bugün kamuoyunda bazı çevrelerce ifade edildiği gibi Bor madenlerinin özelleştirilmesini talep eden, ciddi olarak ham Bor üretmek isteyen ya da Bor madenlerinin devletleştirilmesi ile ilgili yasa ya da kararları karşısında farklı görüş iddia eden hiç bir kuruluş veya firma bulunmamaktadır. Milli özel sektörümüzün talepleri ve istekleri yurt dışına satılan fiyattan kendilerine de satış yapılması, Türkiye’de gerçek anlamda Bor sanayii kurularak istihdamın ve döviz girdisinin artırılması, yani milli menfaatlerimize uygun şekilde bu madenimizin kullanılması yönündedir. Ancak Eti Holding A.Ş. örneğin fiberglass üretimi için tesis kuracak ya da yatırım yapacak firmalara yurt dışına satış fiyatlarının da üstünde fiyat vererek bu firmaların yatırım yapmasına engel olmaktadır. Örneğin yurt dışına tonu 140 Dolar civarında verilen Bor, söz konusu yerli firmaların talebi karşısında Eti Holding A.Ş. tarafından tonu 240 Dolara satılmak istenmekte, bu da doğal olarak kamuoyunda akıllara bir çok cevapsız kalan soruyu da birlikte getirmektedir.
SONUÇLAR; Bor madenlerinin özelleştirilmesi isteniyormuş gibi yapılan spekülasyonlar bazı çevrelerce kasıtlı çıkarılmaktadır. Milli özel sermayenin ve sektörünün istediği gerçek anlamda “millileştirme”dir. Bor madenleri son günlerde birçok çevrelerde belirtildiği gibi dünyadaki mevcut ticaret hacmi dikkate alındığında çok büyük hacimlerde katma değer sağlayacak bir kaynak olarak görülmemektedir. Halen birçok ürünün (yaklaşık 250 kadar olduğu ifade edilmekte) üretiminde kullanılmasına rağmen, birçoğunda sadece düşük oranlarda kullanılmaktadır. Bor ürünlerine olan ihtiyacın önümüzdeki dönemlerde artacağı kıymetlendirilse de, bunun daha çok cam endüstrisinde olacağı değerlendirilmektedir. Bor’un yakıt üretiminde kullanılması yönünde dünyada yapılan çalışmalar halen devam ettirilmemektedir ve hidrojen esaslı yakıt kullanımı yönündeki çalışmalar daha ön plana geçmiştir. Dolayısıyla birçok çevrelerde geleceğin yakıtı ifadesi pek gerçekci bir değerlendirme olarak görülmemektedir. Halen ülkemizdeki bor üretimi ve ihracatı ham Bor ağırlıklıdır ve toplam ticaret hacminin artırılması rafine ya da uç Bor üretimi konusunda özel sektör ile Eti Holding’in beraberce ya da ayrı ayrı yapacağı yatırımlarla artırılabilir.
Türkiye’de halen uygulanan maden yasaları ve onların sonucu madenlerin devletleştirilmesi özel sektör çevrelerinde rahatsızlık yaratmamaktadır. Aksine söz konusu yasa çerçevesinde madenlerin devlet tarafından çıkarılması ve kontrolü desteklenmekte, ancak mevcut uygulamalar eleştirilmektedir. Ülkemizin ihtiyacı olan yüksek teknoloji ürünlerinin yurt içinde üretimi ve istihdam sağlanması açısından özel sektörün de özellikle yüksek teknolojik yatırımlarını bu alanlarda yapması ve bor uç ürünleri üretimine katılması gerekmektedir. Kaldı ki 2840 sayılı yasanın Eti Holding A.Ş. tarafından uygulama biçimi adeta Türk müteşebbisini cezalandırmakta ve sınırın hemen ötesinde kurulu bir tesisi olan yabancı bir müteşebbis korunmaktadır. Bu uygulamalar madenlerimizden tam anlamıyla istifadeyi önlemekte, adeta yabancıların istediği ortamın devamına imkan vermektedir.
Mevcut durumun sürdürülmesinin ülkemiz madenlerinin yaratacağı katma değere engel olacağı ve madenlerimizin özellikle Bor madeni ile ilgili günümüzdeki uygulamaların bir çok kesimce karşı çıkılan “özelleştirmeden” çok daha vahim bir şekilde milli menfaatlerimize aykırı biçimde uygulamalar olduğu ve halen ısrarla sürdürüldüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Ülkemizin dünya Bor yataklarının %63’ne sahip olduğu dikkate alınırsa, Bor konusunda iddia edildiği gibi büyük katma değerler yaratacak ürünlerin elde edilmesi konusunda yabancıların yapacağı yeni buluş ya da araştırmalara bağlı kalmadan ülkemiz bilim adamlarına sağlanacak desteklerle gerçekleştirilmelidir. Bu maksatla Eti Holding A.Ş. başta olmak üzere diğer kurum ve kuruluşlarımız tarafından Bor Araştırma Enstitüsü kurulmalı ve kaynaklarımızdan daha verimli yararlanmanın bilimsel çalışmaları daha yoğun bir şekilde sürdürülmelidir. Eti Holding A.Ş.’nin bu maksatla kaynak sağlayabileceği ve deneme yanılma yollarının yerine ARGE çalışmalarını desteklemesinin mutlaka sağlanması gerektiği düşünülmektedir. Bor daha önceki bölümlerde bahsedildiği gibi birçok ürünün temel girdisi ya da katkı maddesidir. Ancak bu ürünlerden cam ve seramik sanayii hariç diğerleri ülkemizde gelişmemiştir. Bu alanlara yatırım yapacak yerli müteşebbislerin girişimleri Eti Holding A.Ş.’nin ürünlerinin en azından yabancılara satış miktarları ve fiyatları üzerinden yapılarak desteklenmeli ve ülkemizin teknolojik ürünler üretmesi yönündeki yolları açılmalıdır. Mevcut durumun Bor madenlerinin sürekli karşı çıkılan “özelleştirilmesine hayır” spekülasyonlarından çok daha vahim olduğu ve bu madenlerimizin bugün zaten yabancıların menfaatleri doğrultusunda işletildiği ve pazarlandığı kamuoyunca artık açıkça bilinmelidir.
Faydalanılan Kaynaklar....…(alıntı)
4 Temmuz 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)